Bahtin Türkçede [Radikal Kitap, 10/08/2001]
'Karnavaldan Romana', romanın gelişimini tamamlamış tek tür olduğunu savunan Bahtin'in önemli metinlerini içeren bir seçki niteliğinde.
KARNAVALDAN ROMANA
Mikhail Bahtin, çeviren: Cem Soydemir, Ayrıntı Yayınları, 2001, 398 sayfa, 10 milyon lira.
Lukacs yabana atılmayacak bir roman kuramcısıydı, Türkçede hiç de yabana atılmadı; zenginliktir. Bir iki dergi yazısı (1) dışında, Türkçe okuyucular '20. yüzyılın en büyük edebiyat kuramcısı' M. Bahtin'le ilk kez karşılaşıyor. Bu kadar geç kalınması büyük bir eksikliktir.
Bahtin onca yıllar Türkçede neden yabana atıldı? Bahtin'in ayıplanacak boyutlarda uzun yıllar Avrupa dillerinde de yeterince değer görmediği, yeni yeni yıldızının parladığı göz önüne alınırsa bu sorunun yanıtını - vermiş olmasak bile - bir ölçüde kestirebiliriz. Bahtin'in devasa çalışmasının çok geç tanınmasını, yapıtlarının Rusya'da kolayca yayımlanamamasına bağlasak bile, yaklaşık kırk yıl sonra Kristeva'nın Bahtin'in söyleşimcilik kuramının kapsam alanını daraltması, metinlerarası adıyla yeni bir kılığa büründürerek batı eleştiri söylemine katması düşündürücüdür. Avrupa, Bahtin'i sindirmekte uzun süre zorlanmışa benziyor.
Roman, Avrupa'nın büyük bir buluşu, hiç kuşku yok. Ne ki, gerçeğe uygunluk, topluma ayna tutma, organik bütünlük, zamansal çizgisellik vb. ilkeler romanın elini kolunu bağladı; romanın içinde barındırdığı handiyse sınırsız özgürlük alanını daralttı. Romanın tarihi başka türlü olabilirdi! "Roman kuramsal düşünceden değil mizahi düşünceden doğmuştur. Avrupa'nın başarısızlıklarından biri, en Avrupalı sanatı, 'roman'ı bir türlü anlamamış olmasıdır; Avrupa, romanın ne özünü, ne uçsuz bucaksız bilgi ve keşiflerini ne de özerk tarihini anlayabilmiştir (2).
Bahtin'e göre roman gelişimini tamamlamamış tek türdür. "Romanın bir tür olarak çatısı katılaşmış olmaktan hâlâ uzaktır ve esnek olanaklarının tümünü kestirebilmemiz mümküm değildir" (3). Öbür türlerin tersine romanın en büyük özelliği, tür yapısını katılaştırma ve mevcut normları değişime direnen bir model haline getirme eğilimine (kanona) sahip olmamasıdır. "Romanın baştan sona tüm tarihi boyunca, tür modeli olmaya çalışan başat veya modaya uygun romanların sürekli parodileştirilmesi veya alaycı bir şekilde ters yüz edilmesi söz konusu olmuştur. (...) Romanın kendini eleştirme becerisi, gelişmeyi sürdüren bu türün kayda değer bir özelliğidir(4)." Bu savlardan yola çıkarak diyebiliriz ki, her on yılda bir adet olduğu üzre 'roman öldü', 'roman krizde' tartışmalarını ya da "Ah, nerde o eski romanlar" türünden sızıldanmaları bir yana bırakmamız gerekecek.
'Kitap tanıtma yazısı' sınırları ve sığlığı içinde kalarak Bahtin'in roman kuramının karikatürünü çıkarmak yerine "Bahtin Türkçe romanın ne işine yarar?" sorusunu sorup bir iki cümleyle bu sorunun kıyısında konaklamak bana daha yeğlenesi görünüyor.
Öncelikle; tarihsel açıdan değil de, edebiyat bakımından Türkçenin ilk romanı olarak görülen 'Aşk - ı Memnu'ya hâlâ 'ilk' diyebilir miyiz? Bahtin'le birlikte ya da ondan sonra, hayır. "Eski biçimlerin parodisi ya da yeni biçim denemeleriyle eskiye başkaldırıyı da içeren(5)" Recaizade'nin 'Araba Sevdası' ilk modern Türkçe romandır. Demek ki Türkçe romanın tarihi değişmek durumundadır.
Ya peki A. H. Tanpınar? 'Huzur'un gölgesinde yıllarca öylece duraduran 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ne yepyeni bir gözle bakabileceğiz.
Şu ya da bu şekilde çeşitli kıran kırana tartışmalara konu olan Kemal Tahir'in romanlarına da bir başka gözle bakma olanağı veriyor Bahtin. 'Gerçekçi roman' bağlamında bakıldığında yer yer su sızdıran çatlaklar, yamalar, gevezelik denilip geçilecek sayfalar dolusu diyaloglar, "Sözümona bilimsel bir söylem, Çorum ağzı, kabadayı ve sert erkek havası, sorumlu devlet adamı ciddiyeti, edepsiz cinsel hikâye ve açık saçık fıkra neşesi ve Rabelaisci bir gırgırın yaratıcı bir şekilde karışımından elde ettiği bu şenlikli dil(6)" Kemal Tahir'in en parlak buluşu olarak görülebilecektir.
Ya şuna ne demeli? "Romanın otantik folklorik kökleri popüler gülmede aranmalıdır(7)" diyen Bahtin'in; inanılmaz konuşmalar, yanlış anlamalar, maskaralıklar, akıllara durgunluk verecek kadar dil çeşitliliği, ters çevirmeler, hicvetmeler, taşlamalar, ilk yüzyıllarında müstehcenlikler, alaya almalarla silme dolu Karagöz'ün, Türkçe 'romanın evrimindeki ilk otantik ve temel adımları’ olduğunu kulağımıza fısıldadığını duyar gibiyim.
Romana, romanımıza yaklaşımımızda yepyeni ufuklar açan Bahtin sonunda Türkçeye çevrildi. Umarım tek kitapla yetinilmeyecektir.
1. Yazko Çeviri, 1983, çev. Aziz Çalışlar; Akıntıya Karşı, 1985, çev. Meltem Ahıska; Felsefe Dergisi, 1988, çev. Oğuz Özügül
2. Milan Kundera, Roman Sanatı, Afa Yay., 1989, s. 182)
3. Mikhaik Bahtin, Karnavaldan Romana, Ayrıntı Yay., 2001 s.164)
4. a.g.y. s.168-169
5. Jale Parla, Babalar ve Oğullar, İletişim Yay., 1990, s.106
6. Orhan Pamuk, Kemal Tahir'in Devleti ve Dili, Berna Moran'a Armağan içinde, İletişim Yay., 1997 s.182
7. M. Bahtin, a.g.y., s. 186
2 Kasım 2007 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder