2 Kasım 2007 Cuma

Benim “Murat Belge”m [Kaçak Yayın, Sayı 33, 2006]

Benim “Murat Belge”m [Kaçak Yayın, Sayı 33, 2006]

Murat Belge çok renkli bir kişiliğe sahiptir.

Wagner, 20 Kasım 1851’de Liszt’e yolladığı manifesto-mektubunda, “(Yeni kompozisyonel taslağın) mümkün hale getirdiği, aynı zamanda uzunca bir anlatının getirdiği her şeyden kurtardığı, ya da en azından birkaç dolgun uğrakta bunu yoğunlaştırdığı temsilin ayrıklığı ile, ilişkilerin zenginliğini yoğunlaştıracak yeterli uzama kavuşacağım” (aktaran Moretti, 2005; 135) diyordu. Yeterli uzama ve ötelerden seslere kapıları kapalı gazete yazısının kısıtlı ‘vuruş’larına sığdırarak, açılımlana açılana bağlanacak, “beste”lenecek bir ‘anlatı’yı kısa anıştırmalarla sınırlayarak, “Murat Belge”nin renklerini şöyle a-kompoze yada de-kompoze edebiliriz:

“20. yüzyıl kapitalizmi ekonomi ve kültürü, kültürel olanı iktisadi olana dahil ederek ‘yeniden birleştirmiştir’” (A. Huyssen, aktaran Moretti 2005; 103). “Postmodernizm yada Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı” adlı kitabında, kültürel alanın yarı-özerkliğinin geç kapitalizmin mantığınca yok edilip edilmediğini soran Jameson, ekonominin kültürle çakışmak zorunda kaldığını ileri sürer: “Meta üretimi ve yüksek ve yoğun spekülatif finans dahil her şey kültürel oldu; ve aynı ölçüde de kültür, son derece ekonomik ya da meta yönelimli hale geldi” (2005; 83). Murat Belge bir kültüradamıdır, -finansın, ekonominin adamı.

“Üniversiteliler emek dünyasına mensup olmakla, ayrıcalıklı gruplarla bütünleşme arasındaki tercihlerini ortaçağın sonunda kesin olarak yapmışlardır. Artık Batı’da yüzyıllar boyunca entelektüel emekçi olmayacaktır (...) Üniversite mensuplarının feodal veya senyöriyal veyahut kapitalist düzendeki gelirlerle geçinen toplumsal gruplara katıldıklarını görmekteyiz (...) Hocalar zengin mülk sahipleri haline gelmişlerdir (...) Diğer zenginlerin örneğini izleyerek, ayrıca bir spekülasyon faaliyetine de girişmektedirler. Tefeci olmaktadırlar” (Le Goff, 1994; 161-162). Murat Belge zengin mülk sahibi, spekülatör yada tefeci midir, mümkündür; entelektüel olduğundan kuşku duymuyoruz.

“Kendilerini toprak sahibi soylulukla rekabet etmeye hazır bir üst tabakaya ait hissetse de, batıda ‘orta sınıf’; yerli bankerler, tüccarlar, kapitalist girişimciler, ‘serbest meslek’ sahipleri ve (aralarında profesörlerin de yer aldığı) üst düzey memurlar anlamına gelmekteydi” (Hobsbawm, 2003; 24). Bağlı bulunduğu sınıfın resmi tarihini yazmaya da eli uzanan “filolog” profesör Murat Belge; dışa açık sermaye birikimi modelinin serbest piyasa koşullarında “ alternatifi olmadan” ve “toplumsallığın unutularak” uygulandığı bir dönemin yarattığı eşitsizlikleri meşrulaştıran muzaffer bireyin “erdemleri”yle donanmış ‘orta kesim’in, tam türkçesiyle burjuvazinin temsilcisidir.

“Beyaz Türk, hakim sınıfın yürüttüğü “pasif devrim” stratejisinde ideolojik mevzi kazanabilmesi için kilit önemde olan üst-orta kesimleri temsil eder (Demiröz-Öncü, 2005; 194). Murat Belge beyaz Türk’tür.

Kapital yada kapitalizm yanlısına kapitalist denir. Murat Belge kapital yanlısı, eşdeyişiyle kapitalisttir.

“Sol”(cular), kendilerini görünür kılmak isteyen kapitalistlerin en yakın işbirlikçileridir. Murat Belge “sol”cudur:

“Bir sistemde reformlar konusunda birbiriyle boğuşmaya başlayan birkaç merkez oluştuğunda, girişken passionerlerden her biri (örneğin yeni muhafazakar Radikal gazetesi sahibi Aydın Doğan, örneğin bir ‘sivil toplum kuruluşu’ Bilgi Üniversitesi, İB) kendi çetesini kurmaya ihtiyaç hisseder. İşte o zaman süb-passionerler uşak, hizmetkar, kiralık eleman ve en nihayet serseri asker (romancı, gazeteci, bilimadamı, filozof, tarihçi, entelektüel vb., İB) olarak kullanılırlar” (Gumilev, 2004; 126). Murat Belge süb-passioner’dir.

Temel etkinlik alanı üniversite olan yazın araştırmacısı/ edebiyat profesörü/ yazın profesyoneli, politik iktidar sistemi söz konusu olduğunda kurumsallaşmış bir marjinallik içinde yaşar. “Yüksek kültür” aracıları, uygarlık (süreci) nakilcileri olarak, toplum yaşamına reddedilemeyecek şeyler dahil edip onları canlı tutar, toplumun zihnini işgal ederler. “Yazın takipçileri olarak ilgilendiğimiz şeylerin büyük çoğunluğu, kaçınılmaz olarak orta sınıf değerlerin yıkımı anlamına gelse de bizler, diyor Columbia Üniversitesi’nde İngilizce ve Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde dersler veren profesör Edward Said, belirli oranda orta ve yüksek sınıfın bakıcısı ve öğreticileriyiz. Mevzu şu ki, kurumsal olarak üniversite yazın eleştirmenleri/ilim adamları, pasifize edilmişlerdir ve iyice kontrol altına alınmıştır” (Said, 2004; 43). Bilgi Üniversitesi’nde pasifize edilmiş ve iyice kontrol altına alınmış profesör Murat Belge yazın araştırmanı, yazın eleştirmenidir. –Neyi eleştiriyorsa.

Niyazi Berkes, bizim toplumumuza özgü bir anomaliden söz eder: devlet ne kadar toplum sınıflarından bağımsızlaşırsa devrimcilik şansı o kadar artar; ne kadar sınıfların etkisi altında olursa bu şans o ölçüde azalır. Devlet ne kadar aydının istediği bireyci özgürlüğü vermeyen ya da halkın iradesine dayanmayan bir devlet olursa devrimci olma şansları artar; Meşrutiyet devri aydınının “hürriyetçi” ve bugünkü aydının demokrasici olduğu zamanlarda ise bu şanslar azalır (Berkes, 1975; 228). Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti burjuva diyebileceğimiz bir sınıfın lehine yaptığı uygulamalarla bağımsızlığını, eşdeyişiyle “devrimcilik şansı”nı, meşruiyetini de, yitirmek üzeredir. Gün, “pasif devrim(ci)ler”in (Gramsci) günüdür. Burjuvazinin toplumda yürüttüğü pasif devrim stratejisinin bir parçası, beyaz azınlığın temsilcisi Murat Belge, başka bir devrimin karşıtı, anti-devrimcidir.

Köylülük maddesini, 1. Köylü olma durumu. 2. Köylülere özgü davranış, diye açıklıyor Türkçe Sözlük. Köylünün en tipik özelliği, yaşadığı köyün tüm köyler içinde, hatta tüm dünyada en iyi yer olduğuna, huyundan suyuna, taşından, havasına, ahlakına, yaşamın en iyisinin kendi yaşadığı köyünde olduğuna sarsılmaz inanç beslemesidir. Bir başka köylü, Nişantaşı köylüsü Orhan Pamuk’un ‘hemşerisi’ ‘Kopenhag köylüsü’ Murat Belge, İstanbul’a birazıyla da aşağılayarak burun kıvırıp Mardin’in havasıyla suyuyla hiçbir yere benzemediğinde, yaşanacak yerler arasında en iyisi olduğunda ısrar eden, Mardin’de tanıdığım köylülerle davranış benzerliği sergileyerek Kopenhag köyünün kriterlerinin en iyisi olduğuna sarsılmaz bir taşralı inancı sergiler. –Murat Belge köylüdür.

“Murat Belge” bir özel ad değildir, cins addır; bir tür adıdır.

“Oldukça yukarı tabaka bir ailede doğ”an (Belge, 1994; 427) “Murat Belge” türünün düşüncesi yoktur, düşüncesizdir. –Hakkı olmayan şeyleri Ceasar’dan almak lazım” (Breton-Eluard, 1986; 390).

Türk kültür tarihinde “Murat Belge”nin köklü bir geçmişi, akrabası vardır: Hacivat. “Medrese, Enderun ve Tanzimat her neslin İstanbul’una ve taşrasına çeşit çeşit Hacivat yetiştirip dur”du (Atay, 1952; 35). Profesör Murat Belge son Hacıvat’tır. Karagöz cemiyettir, cemilenmez; fakat Hacivat şahıs/beden olduğu için her dilden cemi edatı alabileceğini belirtikten sonra “bizim neslin de bir iki Hacivat’ı vardır, fakat sağdırlar, söylenmez” diyen Falih Rıfkı Atay “son Hacivat”ların özelliklerine değinir (sayfa 35), fakat buraya alıntılanmaz.

“Faşizm, kapitalizmin ürettiği son kod”dur (Deleuze, 2005). Faşizm, kapitalizmden ve kapitalist bedenlerden ayrı düşünülemez. – Utanç verici Mine Kırıkkanat’ın o-şeyinden çok önce, Türkiye’de “faşizmin yükseldiği”ne dair yazılar yazıp kaleminin önüne gelene “faşist” yazan, “faşist bir kültürümüz var” diyen “Murat Belge” .... t(d)i(ı/u/ü)r.

‘Açık’ yada “uygar” toplumun gereği/bir savunucusu olarak bedensel şiddet uygulamaz, uygulatmaz, ama attan düşmüşten beter edecek güce aşırı sahip “Murat Belge”, Mehmet Ağar’ın ikiz kardeşidir: Kapıkulu şahin kanlı Mehmet Ağar’ın batıkulu güvercin kanlı ikizidirden başka bir şey demiyor, susuyorum, çünkü tüylerim diken diken oluyor. –Susuyorum. Ama daha ne kadar susabilirim ki?



Alıntılanan Yayınlar

Atay, Falih Rıfkı (1952) Roman, Varlık, 2. bs., İst.
Belge, Murat (1994) Edebiyat Üstüne Yazılar, YKY, İst.
Berkes, Niyazi (1975) Türk Düşününde Batı Sorunu, Bilgi y., Ank.
Breton, Andre – Eluard, Paul (1986) “Şiir Üzerine”, Tercüme Dergisi Şiir Özel Sayısı (1946) Tıpkı Basım, BFS, İst.
Deleuze, Gilles (2005) Kapitalizm ve Şizofreni, çev. Özcan Doğan, Araf y., İst.
Demiröz, Demir- Öncü, Ahmet (2005) “Türkiye’de Piyasa Toplumunun Oluşumunda Hegemonyanın Rolü: Bir Gerçeklik Projesi Olarak Beyaz Türklük”, Şerif Mardin’e Armağan, derl. Ahmet Öncü-Orhan Tekelioğlu, İletişim y. İst.
Gumilëv, L. N. (2004) Son ve Yeniden Başlangıç, çev. Ahsen Batur, Selenge y., İst.
Hobsbawm, Eric (2003) Sermaye Çağı, çev. Bahadır Sina Şener, Dost y., 2. bs., Ank.
Jameson, Fredric (2005) Kültürel Dönemeç, çev. Kemal İnal, Dost y., Ank.
Le Goff, Jacques (1994) Ortaçağda Entelektüeller, çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Ayrınt y., İst.
Moretti, Franco (2005) Modern Epik, çev. Nurçin İleri-Mehmet Murat Şahin, Agorakitaplığı, İst.
Said, Edward W. (2004) Yazınsal Eleştiri, Söyleşiler, çev. Salih Özer, Hece y., Ank.

Hiç yorum yok: